Toplumlarda iz bırakan bir takım olayların nasıl başladığına dair hikayeler vardır. Örneğin hergün içtiğimiz çayın ülkemizde 1920’lerde nasıl yetiştirilmeye başlandığının bir hikayesi var veya futbol, basketbol gibi hepimizin bildiği sporların dünyada nasıl doğduklarına, ülkemize nasıl kazandırıldıklarına dair hikayeler var. BMX’in de Türkiye’ye nasıl geldiğine dair bir hikaye var ve bu hikaye sadece BMX’in Türkiye’deki doğuş hikayesi değil, aynı zamanda da Zoid’in  hikayesi…

Sene 1983. Almanya’dan bir göçmen aile Türkiye’ye kesin dönüş yapar. Ailenin oğullarından Murat(Başkan)’ın BMX tutkusu 1980’de hurdacıdan topladığı bisikletlerle başlamıştır ve Türkiye’ye yanında Redline Marka bir BMX ile gelmiştir. Yaz tatillerinde Florya halk plajında çalışırken, işe BMX’i ile gelip gitmektedir. 1985 yılına kadar da Türkiye’de kendisinden başka BMX kullanan kimseyle karşılaşmamıştır.

Yıl 1985. Avustralya Sydney’de göçmen bir Türk ailenin oğlu Kemal(Kut), 15 yaşında tek başına Türkiye’ye kesin dönüş yapar… Bavulunda birkaç parça kıyafet dışında getirdiği tek şey, bavula parça parça zar zor sığdırdığı bir BMX’tir. Topladığı BMX’iyle Bakırköy sokaklarında tek başına sürer bir süre. Avustralya’da öğrendiği hareketleri yaptığı zaman insanlar çevresinde toplaşır seyrederler. Hatta bu yüzden kimi zaman trafik kilitlenir, polis gelir ve yolu açar. BMX’in Türkiye’de ilk defa görüldüğü yıllardır…  Aynı yıl Kemal, Babası Kıbrıs Türk’ü annesi İngiliz olan Enver’le tanışır. Enver de BMX’le İngiltere’de tanışmış ve Türkiye’ye 80’li yılların ortalarına doğru getirmiştir.

1985 yılının sıcak bir yaz gecesi Murat, plajdaki işinden BMX’yle dönerken Ataköy’de Kemal ve Enver’le karşılaşır. Bu üçlünün yalnızlığı artık son bulmuştur. Kemal Kut, yıllar sonra verdiği röportajda o günleri “benim Avustralya’dan, Murat’ın Almanya’dan, Enver’in de İngiltere’den BMX kültürünü Türkiye’ye getirmesi bize güzel bir enerji vermiş, çok özel ve güzel günlerdi” diyecektir. Bu üçlü Türkiye’de BMX’i filizlendiren üçlü olacaktır. 

Kemal ve Enver’in BMX’leriyle çıktıkları “Sana” reklamı Türkiye’de BMX’i bir anda daha büyük kitlelere ulaştırır. Reklamda oynayan çocukların Ataköy 2. kısımda sürdüğünü duyan ve BMX’i olan her çocuk oraya koşar, onlarla tanışmak ister. Böylece yavaş yavaş İstanbul’lu sürücüler oluşmaya başlar. Bu sürücülerden en deneyimli olanlarından Kemal, gruba katılan her yeni çocuğa “Zoid” demektedir. “Zoid”, Avustralya’da BMX camiasında acemi, çaylak, yeni başlayan anlamına gelen şakayla karışık küçümseyen bir deyimdir ve 12 bin km ötedeki Australya’dan Kemal’le birlikte gelerek BMX Türkçesine yerleşmiştir. Aradan geçen 35 yıldan sonra bile o günlerin sürücüleri zoid kelimesini hala kullanıyorlar…

O günlerin sürücülerinin kimi şimdi 40’lı yaşlarının ortalarında, kimileri ise 50’li yaşlara yaklaştı, fakat o günlerin güzel enerjisini hiç unutmadı. 2016’da BMX’e olan vefa borcumuzu ödemek için kurduğumuz BMXTR’nin listesindeki hedeflerden biri de Türkiye’de üretilmiş bir BMX bisiklet yaratmaktı. İsmi elbette “Zoid” olacaktı. Ancak bunun için sadece bilgi birikimi yetmiyor, aynı zamanda üretim gücü de gerekiyordu.

80’li yıllarda yabancı bir BMX bulamayan ya da parası yetmeyen çocukların benzer ölçülere sahip ulaşabildiği en iyi Türk markası Bisan BMX’ti. Ölçüleri dünya standartlarında olduğu için çoğu zaman Bisan BMX kadrosuna yabancı markaların parçalarını takabildiğimiz yegane bisikletti. Hemen hemen hepimizin bir Bisan’ı olmuş, ilk hareketimizi Bisan üzerinde yapmış, hatta Bisan’ın reklam filmlerinde bile oynamıştık. Bu üretim gücünün Bisan olmasını istedik, çünkü Bisan’a da bir vefa borcumuz vardı.

Bisan yıllar içerisinde birkaç defa el değiştirmişti ve ismi son zamanlarda duyulmaz olmuştu. Ancak BMXTR olarak 2018 yılında kendileriyle temasa geçtiğimizde fabrika yeni sahipleri ile ciddi bir bisiklet üretimi planlamasının eşiğindeydi. 2018 yılında yaptığımız toplantıda Bisan’ın Genel Müdürü Ali Orçun Bal’a ve yönetim kadrosuna Bisan’ın 80’li yıllarını anlattık. 80’li yılların sonlarında ürettikleri BMX’in bire bir şekilde restore edilmiş bir örneğini de yanımızda götürmüştük. Bisan BMX’i Amerikan sitesi BMX Museum’un kayıtlarına soktuğumuzu anlattık. 80’li yıllarda çekilen Bisan reklamlarının video arşivlerini seyrettirdik. Son olarak da modern “newschool” ölçülerinde Türk sürücülerinin kolaylıkla ulaşabileceği BMX projemiz olan Zoid’i sizinle üretmek istiyoruz dedik. Anlattıklarımız hepsini çok heyecanlandımıştı. Böylece 2 yıl önce BMXTR’nin bilgi birikimini ve Bisan’ın üretim gücünü birleştirerek Zoid projesini başlattık.

Amacımız yeni başlayan sürücülere giriş seviyesinde ama “full chromoly” kadrolarıyla istendiğinde en üst seviyeye çıkartılabilen olimpik ölçülerde BMX’ler sunabilmek. Dünyada bu segment anlayışıyla üretim yapan başka bir marka yok. Bu anlayışla Zoid ilk defa 2020 yılında piyasaya çıktı ve bu amacını büyük ölçüde gerçekleştirmiş bulunuyor. Her geçen gün de kendisini geliştiriyor. İlk iki modelimiz Angel (Murat Başkan’ın lakabı) ve Bado (Bahadır Yılmazer’in lakabı).

Bir süre daha modellerimize Türkiye’de bu spora hizmet eden emekli BMX’çilerimizin lakaplarını vereceğiz. Türkiye’nin hangi ilinde olursa olsun çocuklarımıza sadece online olarak değil aynı zamanda Bisan’ın bayilerinde de bu bisikletleri görerek, dokunarak alma imkanı vereceğiz. 2021 yılından başlamak üzere Zoid sadece bisikletleriyle değil, aynı zamanda yüzde yüz BMXTR üretimi olan elcik, ayaklık, boğaz, dişli, aksesuar ve tekstil ürünleri gibi ürünlerle de sürücülerimizin kullanımına hazır olacak. Nihai hedefimiz ise bu doğrultuda sponsorluklar vererek Türk sporcusunu dünyaya tanıtmak ve uluslararası bir marka olmak. Herkes BMX’e Zoid olarak başlar, önemli olan içimizdeki o Zoid heyecanını korumak!

Akman Atılgan