Kuşaklar Arasında Yarım Bırakılmış Hayaller Kalmasın Diye!

Anlamak ve anlaşılmak, insan ilişkilerinde kilit iki kelime. İkisini bir arada bulmak hayli zor. Bunlardan birine sahipseniz ilişkide en çok yorulan taraf olursunuz. Bir de anlatabilmek var. Kadri Görkem AKA romanında anlatabilmenin derin hazzını yaşatmış. 

Son dönemlerde yazın hayatımızda konusu bisiklet olan  eserlerin sayısının artmasını heyecanla karşılıyor ve mutluluk duyuyoruz. Yol bisikleti ile yaşadığı yarış deneyimlerini bildiğimiz genç akademisyen Kadri Görkem AKA, sahadaki birikimini romana dökerek ne iyi etmiş.

Romanlar bir anlatı biçimi olarak, çoğu zaman yazarın kişisel deneyimlerinin gene yazarın sınırsız ufkuyla demlenerek kaleme çalınmış biçimleridir. Yazarımız romanında bisikletle olan ilişkisini bir anlatı biçimi olarak bize ulaştırmış ve okunarak anlaşılmayı bekliyor. Romanda genç bir bisiklet yarışçısının, Nisan İlkbahar’ın annesinin yarım kalan hikayesinin peşinden gidişini okuyoruz. 

Fransa Bisiklet Turu’nun daha dumanı tüterken okumanızı önerdiğimiz romanda bir bisiklet yarışçısının, yarış kariyerinin önemli bir kesitine tanıklık ederken, dayanıklılık abidesi olan yarışçıların duygu dünyalarına uzanan ilginç bir kesite misafir olacaksınız. 

Büyük tur yarışlarında özellikle tırmanış etabında, acı çeken yarışçıların yüzlerini görmek ilginçtir. Yüzlerce yarışçının hepsinin ayrı bir hedefi vardır. Potansiyelini bilen yarışçıların yapabilecekleri ve yapamadıkları an be an yüzlerine yansır. Temelinde bu, fiziksel olarak kendini tanımaya odaklıdır. Bu tanıma hücrelerinin enerjiyi kullanma beceresini bilmeye kadar derinleşir. Kitabımız tam da bu tanıma hikayesi ile başlayıp, bir yarışçısının gözünden bize “Tur” dediğimiz büyük yarışların dünyasını anlatıyor. 

Nisan İlkbahar’ın annesi zamanında adından hayli söz ettirmiş ve dönemine damga vurmuş kadın yarışçılardandır. O dönemde “Belleville Turu” kadınlar arasında yapılan bir yarıştır ve çeşitli sebeplerle yarış zamanla erkeklerin yaptığı bir yarışa dönüşmüştür.  Kahramanımız Nisan’da annesinin yarıştığı ve son anda verdiği bir kararla bilerek kaybettiği bu yarışı, son kez koşulmasının kararlaştırıldığı senede kazanmayı hedefleyen genç bir bisikletçidir. 

“Tur” diye kategorilendirilen bisiklet yarışları, bireysel olarak bir biskletçinin kazanmasının olanaksınız olduğu yarışlardır. Ciddi bir takım çalışması gerektiren bu yarışlarda, bireysel olarak da takım olarak da yüksek performans ve motivasyona ihtiyacınız vardır. Bir yarışçı olarak bunu bilen Nisan İlkbahar yarışlara katılacak profesyonel bir takımla anlaşma sağlayarak yoluna devam eder. 

Yarışa hazırlanırken, bir yandan da annesinin son anda neden yarışı bıraktığını çözmeye çalışır. Yani annesinin hikayesi ile kendisinin hikayesi birlikte örülür. Annesinin hikayesini çözmeye çalışırken -ki annesi bir türlü neden bıraktığını açıklamaz- kendisi de yarışa odaklanmış ve güçlü rakipler karşısında süreci nasıl yürütebileceğini planlamaktadır.

Roman ilerledikçe, bisiklet yarışlarında son yirmi yılda sık sık duyduğumuz doping hikayeleri ile içerden karşılaşmak, sürecin nasıl yürüdüğüne dair gözlemleri dinlemek öğretici oluyor. Yine kahramanımızın takımı ile ilişkisi ve bu ilişkinin büründüğü haller bisiklet sporunda takım çalışmasının ne kadar belirleyici olduğunu kavramamıza yardım ediyor. Her ne kadar yarışlarda sürekli baskın  karekterlerin adını duyuyor olsak da, takım içindeki herkesin ortak emeği ve dayanışması sonucu neticeye gidiliyor. 

Bir sporcunun sürecini yönetmesinde veri analizlerinin ve teknolojinin ne kadar önemli olduğunu, bu nedenle de profesyonel bir takımın parçası olmanın sporcunun önünü nasıl açtığını kavramamıza yarayan geniş anlatılarla zenginleşen roman, içinde düğümlenen kirli hikayelerle spordaki kara deliklere yakından bakmamızı sağlıyor. Bir önceki kitap tanıtımımızda kapitalist ilişkilerin, yarattığı bireysel zaman ile birçok spor dalının oluşmasında zemin hazırladığını söylemiştik fakat aynı kapitalizmin hikayemizde bahis oyunları üzerinden sporu nasıl kirlettiğini ve genç bir sporcunun bu kirlilikten kendisini korumasının ne kadar zor olduğunu görüyorsunuz. 

Nisan İlkbahar annesinin son andaki vazgeçişi ile kaybettiği “Belleville Tacı”nı giymek hedefi ile yarışa hazırlanırken süreçte sadece sporcu rakipleri ile değil, takımındaki kirlenmişlik ve bu kirlenmişliğin getirdiği ahlaki çöküşle de yüzleşmek zorunda kalıyor. 

Romanda ilerlerken, yoğun bir adanış isteyen bu sporun, sporcuyu nasıl yalnızlaştırdığını ve bu yalnızlığın ekonomik etkenlerle de birleşerek kişiyi nasıl sürüklediğini göreceksiniz. Sürükleniş içinde aile ve ailenizden aldığınız destek sizi doğru zemine çekerken aile desteğinin olmadığı durumlarda savrulup gidebilirsiniz. Anne ve baba ile kurulan ilişkinin bütün hayatı nasıl etkilediğini görmemizi de sağlayan “Belleville Tacı” bir sporcunun kendini anlatma uğraşının yazıya dökülmüş hali. İnsan olduğu gibi kabul gördüğünde kendisi ile barışık şekilde yol yürüyebilir. Olduğu gibi kabul görmenin belirleyici olduğu yer ise ailemiz. 

Anlamak ve anlaşılmak, sizi sakinleştiren ve hedeflerinize ulaşmayı kolaylaştıran, kendinizi gerçekleştirme yürüyüşünde pedallarınızdaki kilit işlevi gören faktörler. Nisan İlkbahar’ın kendini gerçekleştirme yürüyüşü, annesinin yarıştan son anda vazgeçiş bilmecesi ve iyi bir planlamanın hedefe ulaşmadaki yeterliliğini sorgulayacağınız romanı keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz. 

KİTABIN KÜNYESİ

ADI: Belleville Tacı

YAZAR: Kadri Görkem AKA

YAYINEVİ: PKİTAP

SAYFA SAYISI:480