Bu yazıda sizlere İstanbul’un kuzeydoğusunda yer alan, metropole mesafe olarak yakın ama doğasıyla şehir karmaşasını unutturan, Şile ilçesinin yollarından ve bu yollarda bisiklet sürmenin keyfinden bahsedeceğim. 

Öncelikle kendimi takdim edeyim. İsmim Ömer Faruk Coşkun. 18 yaşıma kadar İstanbul’da ikamet etmiş biriyim ve yedi yaşımdan beri bisiklet sürüyorum diyebilirim. 15 yaşıma kadar mahalle mahalle bisiklet sürerken lise döneminde yol bisikletiyle tanışmamın ardından bisiklet üzerinde ilçeler değiştirmeye başlamıştım. Yeni yollar ve yeni yerler keşfetmenin heyecanıyla bisiklet benim için bir tutkuya dönüştü. 

2017 yılında Şile’ye 30 km mesafede Kocaeli’ye bağlı Mudarlı köyünde babamın bir arazi satın almasıyla kendimize bir çiftlik hayatı inşa etmeye başladık. Bu esnada bisikletimle birazdan söz edeceğim rotalarda gün geçtikçe daha çok vakit geçirebilir olmuştum. Aynı dönemde şehirde oturduğumuz evden okuduğum liseye 10 kilometre civarı olan yolu da sürekli bisikletle gidip geliyordum, bu benim için oldukça keyifli bir aktiviteydi. 

Şehir içindeki ulaşımımı, çok sıra dışı bir durum olmadığı sürece tamamını bisikletle sağlarken şehirden uzaklaşıp doğada da bolca bisiklet sürebilmek aradaki çiftliğimiz vasıtasıyla inanılmaz keyifliydi benim için. 

Sonrasında Dokuz Eylül Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümü tercihimle gidonumu İzmir’e kırmış oldum. Hazırlık sınıfına başlayarak İzmir’e yerleştiğim ilk senem olan 2019 yılında bisikletimle her zaman olduğu gibi solo sürüşler yapmaya başlamıştım. Hemen ardından Bike İzmir ekibi ile yollarımızın kesişmesiyle yeni tanımaya başladığım şehirde artık keyifli ve samimi insanlarla birlikte pedallamanın keyfini çıkarıyordum. Ta ki 2020 mart ayında ülkemizde etkisini göstermeye başlayan pandemi nedeniyle hayatlarımız kısıtlanana kadar. Durum böyle olunca ailemin endişeleri ve isteği üzerine çantamı kaptım ve ilk uçakla İstanbul’a döndüm. 

Yol bisikletimi İzmir’de bırakmıştım, geçen süreçte şehirler arası yasaklar nedeniyle fırsat bulup da almaya gidememiştim onu. Ancak pedal çevirme isteğim tavan yaptığı esnada İstanbul’da bisiklet bakmaya başladım kendime ve sonunda bir dağ bisikleti ile de olsa iki tekere kavuştum. 

Bahsettiğim çiftliğimiz bu dönemde sosyal izolasyonumuz için biçilmez kaftan durumda olduğundan bu süreci şu an burda Şile yakınlarında geçiriyorum ve her fırsatta doğada bisiklete binmeye gayret ediyorum diyebilirim. 

Gelelim konumuz olan Şile yollarındaki rotalarıma. Yaptığım sürüşlerin başlangıç noktası olan Darlık Köyü ile anlatmaya başlayabilirim. Darlık köyü, üç yönden gelen asfalt yolların kesiştiği bir köydür. Köyün güneyinde 35 km uzaklıktaki Gebze’ye giden bir yol vardır. Batı yönünde, Oruçoğlu ve Ulupelit köylerini birbirine bağlayan 8,5 km ötedeki yola bağlanmakta. Doğu yönünde ise 11 km mesafedeki Teke köyüne varan oldukça keyifli bir yol bulunmaktadır. 

Tabi bunlar sadece köyden çıkan asfalt yollar, bir de bu işin orman ve yangın yolları kısmı var ancak o ara yollar her ne kadar dağ bisikletim ile keşfettiğim, macera dolu rotalara dönüşebilse de biraz karmaşık olduğundan detaylarını vermeme gerek yoktur diye düşünüyorum. 

Darlık köyünün en öne çıkan özelliği ise şuanki konumuna, 80’li yılların sonunda, günümüzde Darlık Barajı suları altında kalan topraklardan taşınmış olmasıdır. 1989 Senesinde yapımı tamamlanan Darlık barajı, İstanbul Anadolu yakasının su ihtiyacını karşıladığı barajlardan olan Ömerli Barajı’nı beslemekle beraber benim döngü halinde yapmayı sevdiğim rotaların ortasında bulunuyor. Barajın kıyısı boyunca uzanan orman yolları, gravel ve mtb sürüşleri için güzel bir tercih olabildiği gibi doğayla iç içe kamp yapmayı sevenler için de çadır atılabilecek keyifli noktalar sunmaktadır. 

Döngü şeklinde rotalar belirleyerek sürmeyi oldukça tatmin edici bulduğumdan dolayı sürüşüme Darlık köyünü, batısından terkederek başladıysam doğusundan, doğusundan terkederek başladıysam batısından giriş yaparak bitirmeyi tercih ediyorum. Şimdi sizlerle köyün doğusundaki Teke köyü yönüne giderek başladığım rotalardan birini ele alarak bölgeyi tasvir etmeye çalışacağım. Darlıktan ayrılır ayrılmaz başlayan sarı şeritli ve bol virajlı yolda ilerlerken etraftaki ormanın her mevsim değişen atmosferine tanık olmak gerçekten güzel bir his.

Teke köyüne doğru yol alırken, 3 buçuk kilometre uzunluğunda, ortalama eğimi %6 civarında olan bir iniş yapıp vadinin ortasında akan derenin kenarında serin serin yol almaya başlıyorum.

Çok geçmeden o inişin bir de çıkışı olduğu gerçeğiyle yüzleşmeme neden olan tırmanış başlıyor. Tırmanışın ardından Teke köyüne varıyorum. Yolun bu inişli çıkışlı yapısı her daim devam etmekte olduğundan her 50 km’de irtifa kazancım 1000 metreyi buluyor. Anlayacağınız, bu bölge düz yolda pedallamayı sevenlere pek uygun olmasa da benim gibi endurans meraklıları için biçilmiş kaftan. 

Az önce vardığım Teke köyü, Şile ile Ağvayı birbirine bağlayan yolun bir durağı olduğundan dileğime göre Ağva’ya veya Şile’ye yönelebilmekteyim. Teke’nin kuzeydoğusundaki Ağva’ya gitmek istersek bizleri bekleyen 21 km uzunluğunda, yer yer tatlı iniş çıkışları olsa da civardaki en uzun düzlükleri olan yol bulunmaktadır. 

Ağva’dan Şile’ye dönüşte Teke üzerinden gelen yol dışında sahil şeridine daha yakın ve düzlüklerin aksine bol rampalı bir alternatif bulunmaktadır. Alternatif ama ne alternatif! 25 km gibi bir mesafede 8 adet ortalama 120 m rakımlı tepeyi çıkıp inmeyi gerektiren bir güzergah. Bu tepeler pek yüksek olmasalar da peşpeşe gelmeleri ve %10 küsür eğimlerin havada uçuşması nedeniyle insanı arındıran ve fazlasıyla canlı hissettiren bir yapıya sahip. 

Ağva’dan Şile’ye dönerken tercih edebildiğimiz bu yoldaki tepelerin bitimindeki Şile ilçesinin merkezine inmeden önceki son durak olan Çayırbaşı mahallesine biraz önce söz ettiğim Teke köyünden doğrudan gelebilmek de mümkün. Teke’den Ağva yönüne değil de kuzey batıya yönelip Şile’ye varmak istediğimde iki seçeneğim var aslında. Bu seçeneklerden biri, Ovacık ve İmrendere köylerinden geçen, yerleşim popülasyonunun diğer seçeneğe göre daha fazla olduğu, birkaç yokuşun ardından Şile düzlüğüne inebileceğim bir yoldur. 

Diğer seçenek ise az önce bahsettiğim Çayırbaşı mahallesi ve Teke köyünü birbirine bağlayan, 14 km uzunluğundaki, benim bu bölgedeki favori etabımdır. Etap diyorum çünkü bu yol 70’li yıllarda, Kocaeli Rallisi’nin özel etaplarından Teke Etabı olarak kullanılmaktaymış. Bu yolu ilk kullandığım zaman adeta büyülenmiş gibiydim. Sonrasında biraz araştırmayla gerçek bir ralli etabı olarak kullanıldığını da öğrenince yolun bana hissettirdikleri katlanarak arttı. Oldukça yaşlı ağaçları da barındıran orman örtüsünün içinden giden bu yol, özellikle bahar ve yaz aylarında, cam tünelli, çeşit çeşit balığın yüzdüğü bir akvaryumdan geçiyormuş hissi uyandırıyor bende. Bunun yanı sıra çeşitli açılardaki son derece teknik ve müthiş keyifli virajları dönerken düşünmeden duramıyorum. Kim bilir kaç ralli pilotu bu virajların sınırlarını zorlarken ne heyecanlar ne korkular yaşamıştır?

Bu noktada Şile’ye varmış olduk. Darlık’a geri dönüşe geçmeden önce ilçede yapılabilecek en bilinen aktiviteye değinmeden olmaz. Neredeyse yıl boyu dalgaların eksik olmadığı Karadeniz’e kilometrelerce kıyısı olan bu ilçede, yaz sürüşlerinden sonra ferahlamak için serin sulara kendimi bırakmayı ihmal etmiyorum genelde. 

Yemeğimi de yedikten sonra dönüşe geçme vakti geliyor. Şile’den çıkınca Yeşilvadi tabelalarını takip ederek, vadi içinden kıvrılan yoldan, 14 km uzaklıktaki Kalealtı köyüne hemen hemen hiç tırmanış yapmadan varıyorum. Bu düzlüğün ardından vardığım Kalealtı köyünden Ulupelit köyüne doğru sağa dönüyorum ve beni meşhur Kalealtı rampası karşılıyor. 44 Metre rakımdaki vadi zemininden 122 metreye, 1,2km uzunlukta, ortalama eğimi %10 olan bu rampayı tırmandıktan sonra Ulupelit köyüne doğru fazla virajlı olmayan ama tatlı iniş çıkışları olan, ormanın içindeki bir tüneli andıran huzur dolu yoldan devam ediyorum.

Ulupelit köyünün bisikletçiler için en güzel yanı, mataraları doldurabileceğimiz, her daim serin ve lezzetli akan çeşmenin varlığıdır. Çeşme demişken, özel olarak hepsini belirtmedim ama bu bölgede sık sık böyle güzel çeşmelerle karşılaşmak mümkün. Ulupelit’i arkamda bırakıp güney yönünde ilerlemeye başladığımda bir sonraki köy olan Oruçoğlu üzerinden İstanbul’a doğru ilerleyebilmek mümkünken ben Oruçoğlu’na varmadan evvel sola giden yoldan başlangıç noktam olan Darlık köyüne doğru yöneliyorum. Darlıktan bahsederken değindiğim, kavşaktan köye 8,5 km uzunlukta, motorlu araçlarla dönmesi çok daha keyifli olan uzun virajları olan yoldan her zamanki gibi orman atmosferinde son terleri attıktan sonra döngü halindeki rotayı tamamlamış oluyorum. Yolunuz bu taraflara düşerse bu keyifli antrenman rotasını yapmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. 

İstanbul’da yaşayan otomobil, motosiklet ve bisiklet tutkunları arasında son yıllarda giderek bilinirliği artan bu yollar, umarım uzun yıllar boyunca varolmaya ve ziyaretçilerine keyifli vakitler sunmaya devam eder. Zira bahsettiğim yollardaki doğallığın insanoğlunun gün geçtikçe kontrolden çıkan yıkıcı etkilerine maruz kalması endişesi insanın içini kemiren cinsten…

Vakit ayırdığınız için teşekkür ediyor, herkese sağlıklı günler diliyorum.