Yedi tepeli şehir olarak da bilinir burası. İmparatorluklara başkentlik yapmış, doğu ve batı dünyası arasında köprü olmuş, kültürlerin kaynaştığı, dünyanın dört bir yanından insanın buluştuğu bir şehir. Yüksek ihtimalle tarihinin her döneminde kalabalık olmuş. Eskilerde surlar içinde bir antik bir kent iken sonra buranın sakinleri kabına sığamamış, şehir büyümüş de büyümüş. Büyümüş ama tarih boyunca ihtiyaca binaen, gelişigüzel büyümüş. Planı olamamış, caddeleri geniş yapılamamış. Böyle çok sayıda tarihi katmanı olan bir şehir için çok doğal olarak, yaşayan bir organizma gibi gelişmiş. 

Şimdi İstanbul sınırları içinde küçük bir ülkenin nüfusu kadar insana barındıran bir metropol. Aslında Boğaz’ın ayırdığı iki yakası ile onlarca küçük şehircik ve kent merkezi içeriyor. Bu merkezlerin bazıları konut alanı, bazıları ise iş merkezi olarak öne çıkıyor. 

Türkiye’nin ekonomik başkenti olan bu şehirde, her sabah ve her akşam milyonlarca insan bu küçük merkezler, semtler arasında gidip geliyor. Otobüs, vapur, metro, Marmaray, minibüs, dolmuş ve taksiler bu kalabalığı zor kaldırıyor. Bunların yanısıra trafikteki büyük bir çoğunluğu da özel otomobiller oluşturuyor. Peki, 15 milyondan fazla nüfusa sahip olan bu şehirde bisiklete binenlerin durumu ne?

Evet, özetle şehir büyük, kalabalık… Hiç uyumayan bu şehirde yoğun iş trafiği, ticari ürünlerin sevkiyatı, inşaat faaliyetleri derken otoyollarda trafik neredeyse hiç eksik olmuyor. Bu durum da İstanbul’da bisikletle seyahati ve bisiklet sporunu yapmayı çok zor hale getiriyor. Bir de meşhur lakabı var, “Yedi Tepeli Şehir”. Bisikletle ufak bir tur yapmak isteyen birisi dahi söz gelimi 20km içinde en az iki ufak yokuş tırmanmak durumunda. İstanbullu bisikletlilerin bu durumlarla nasıl başa çıktığına, bu şehrin bisiklet kullanıcılarını kısaca tanıyarak değinebiliriz. 

– Ulaşım için Bisiklet Kullananlar (Commuters)

Bu grup belki de bisiklet kültürünün geniş kitlelere yayılması için en önemli kişileri kapsıyor. Çünkü çevrelerine günlük kıyafetler ile ulaşım aracı olarak bisiklet kullanılabildiğini gösteriyorlar. Şehir bisikleti ve katlanır bisiklet kullanan bu gruba son yıllarda elektrikli bisiklet kullanıcıları da eklendi. Öte yandan yol ve gravel tarzdaki bisikletlerle de commute yapan sürücüler mevcut. Sabah/akşam işine bisikletle gitmeyi tercih eden bu grup çoğunlukla sahil kesimlerine yakın, bisiklet sürmeye uygun rotalar üzerindeki semtlerde ikamet ediyor. Seçtikleri rotalarda vapur ve metro gibi raylı ulaşım araçlarıyla da entegre biçimde seyahat eden bu grup için E-5 ve benzeri otoyollara çıkarak işe gidip-gelmek maalesef çok zor ve riskli. Çoğunlukla Asya ve Avrupa yakalarının sahil bölümlerindeki bisiklet yolları ya da bunlara yakın nispeten sakin caddeler kullanılıyor. 

Ayrıca unutmamak gerekli; insanların işlerine bisikletle gidip gelmeyi tercih etmelerindeki en büyük etmenlerden birisi, son yıllarda uzunluğu artan bisiklet yollarının varlığı oldu.

Bisikletliler Derneği, Bisikletli Ulaşım Platformu ve Perşembe Akşamı Bisikletçileri ve daha birçok aktivist grubun faaliyetleri ve geniş katılımlı etkinlikleri, insanları bisikletle ulaşıma cesaretlendirmede büyük rol oynuyor. 

– Sağlıklı Yaşam ve Keyif için Bisiklet Kullananlar

Eskiden bisiklet denilince herkesin aklına gelen ilk model klasik dağ bisikletleriydi. Bisiklet satıcıları da bunları “Bizim yollar bozuk, bunlar her yere girer. Tonla da vitesi var, yokuş falan dinlemezsin” gibi argümanlarla satıyorlardı. Yol bisikletlileri ise apayrı bir klasmandaydı eskiden. Onlara bildiğin “pro” (olsun, olmasın) gözüyle bakılırdı. Çünkü yol bisikletçisi pırıl pırıl bacakları, tertemiz kask, gözlük, forma ve taytı ile sıradan vatandaşa göre tabiri caizse uzaylı gibi dururdu. Laf aramızda bu durum eski yol bisikletlilerini de epey bir havaya sokardı. Hayran gözlerle kendilerini izleyen çocuklara çok üstün süratlerden bahsedip inanılmaz yarış hikayelerinden anekdotlar sunarlardı. Sonra işler, bilginin globalleşmesiyle değişti. Bisiklet türleri ve kullanım alanları tanımları yeniden öğrenildi. Üretici ve ithalatçı firmaların da buna yönelik politikalarıyla artık her bisiklet kullanım amacına göre pazarlanıp satılıyor. 

İster şehir, ister yol, ister dağ olsun her bisikletin giriş, orta ve üst seviyeleri bulunabiliyor. Satıcılar da artık (çoğu yerde diyelim) bilinçli bir şekilde kullanıcının isteklerine göre modeller önerebiliyor. 

Ara başlığımızdaki grubu oluşturan bisikletliler için çoğunlukla şehir ve yol bisikleti kullanıyor diyebiliriz. İşlerinden ve günlük koşturmacadan arta kalan zamanlarını bisiklet sporuyla değerlendirip hem psikolojik, hem de fiziksel sağlığını koruyan bu bisikletlileri, bisiklet yolları dışında çoğunlukla kalabalık otoyollar dışındaki caddelerde ve daha çok hafta sonu gerçekleştirilen grup sürüşlerinde görebiliriz. 

– Yol Bisikleti Sporcuları

Sanırım yazarken ve tanımlamaya çalışırken en çok eğleneceğim grup bu çünkü kendimi de bu gruba dahil ediyorum. “Sporcu” derken yanlış anlaşılıp da profesyonel sporculuk anlaşılmasın. Çünkü Türkiye genelinde olduğu gibi İstanbul’da da hiç kimse bu sporu ana geçim kaynağı olarak icra etmiyor. Kulüplerinden maaş alan sporcu sayısı ise ülkemiz nüfusuna göre çok çok az. Haliyle biz de amatör sporcular olarak iş ya da okuldan artakalan zamanlarda elimizdeki zamanı ve imkanları değerlendirip en verimli şekilde antrenman yapmaya ve kendimizi güçlendirmeye çalışıyoruz. Özel yarışlara ve Türkiye şampiyonalarına hazırlanıyoruz. Zaman zaman fırsat bulursak profesyonellerin katıldığı yarışlarda boy göstererek gücümüzü test ediyoruz.

İstanbul’da eskisiyle, yenisiyle, yollarda formalarını sergileyen birçok kulüp ve henüz kulüpleşmemiş ya da kulüpleşmeyi tercih etmeyen çok sayıda bisiklet grubu bulunmakta. Kendisini geliştirmek isteyen ve bu spora gönül veren genç sporcular bu kulüplere girerek, tecrübeli hocaların yönlendirmesiyle sistemli antrenman yapma ve yarışlara iştirak etme fırsatı buluyorlar. Bazen de sosyal sürüşlerde bazı bisikletçilerin yeteneği kulüplerdeki kaptan ya da antrenörlerin gözüne çarpıyor ve bu sporcu kulüp bünyesinde antrenman yapmaya davet ediliyor. Genellikle hafta içleri okul ya da işten artan zamanda tek ya da küçük gruplar halinde antrenman yapmayı tercih eden sporcular, hafta sonları bir araya gelerek toplu sürüşler yapmayı tercih ediyor. 

Bu gruptaki bisikletçilerin favori yollarını, iki yakadaki sahil kesimlerindeki düzlüklere ek olarak şehrin dışına, tepelerle dolu köylere uzanan uzun rotalar oluşturuyor. Coğrafyası gereği çok dik yokuşları bulunan şehirde rotaya göre 100 kilometrelik bir sürüşte 2000m. yükselti toplamak gayet kolay. 

Bütün bisiklet kullanıcıları gibi yol bisikletlilerinin en büyük sıkıntısı ise haliyle trafik ve yol güvenliği. Yol bisikletlisi için rampalar ve otopark girişleriyle sürekli kesilen ve yürüyüş yollarının yanında bulunan bisiklet yolları kullanışlı değil. Haliyle kara yollarının sağ şeridi kullanılıyor. Grup sürüşleri trafiğe açık yolda bisikletliler için güvenli bir sığınak oluştururken, tek ya da iki kişi çıkıldığında kaza riski maalesef büyüyor. Şehirde trafiğin neredeyse hiç eksik olmadığını hesaba katarsak merkezlerden uzaklaşan rotalar ideal hale geliyor.

Öte yandan merkezlere yakın sahil şeritlerinde bisikletliler trafiği yoğun olmadığı saatleri tercih etmek durumunda kalıyor. Örneğin İstanbul’un her iki yakasında, çoğuklukla sabah mesaisi başlayan bisiklet kullanıcılarının kurduğu, 4:30, 5:00, 5:30 gibi saatlerde sürüşe çıkan gruplar var. Çünkü hafta içleri yalnızca bu saatlerde yollar boş ve güvenli, süratli bir sürüş yapmaya uygun durumda oluyor. 

Dünyada yol bisikletlilerinin bisiklet ve diğer genel ekipmanlar haricinde en çok kullandıkları şey muhtemelen Strava olacaktır. İstanbul dedik ya çok sayıda irili ufaklı yokuşa sahip diye; işte o yokuşların muhtemelen %90’da bir Strava segmenti açılmıştır. Düzlükteki bölgeler de pek farklı durumda değil aslında. Mesela çok kullanılan bir yol olan Caddebostan-Kaynarca arasındaki yaklaşık 20 kilometrelik sahil yolunda onlarca segment bulunuyor. Peki neden? Çünkü bu sporu yapmak için bisiklete binen amatör sporcular haftalık kilometre ve antrenman saatini bu program aracılığı ile kolayca takip ederken, segmentlerdeki performanslarıyla kendilerini ufak ufak test etme ve uzaktan uzağa yarışma şansı buluyor. Ayrıca bunun gibi diğer sosyal medya mecraları ile bisikletliler haberleşip birlikte programlar yapabiliyor. 

İstanbul’daki kulüp ve gruplar ise sonraki yazılarda değinilmesi gereken çok geniş bir konu. 

Tufan SAĞNAK

İstanbul