Bisiklet Yarışlarının Zirvesi ve Fransa Bisiklet Turunun Tarihine Genel Bir Bakış

“Survivance” hikayelerin devamlılığı demektir. Bir Amerikan yerli kabilesinin değiminden türetilmiş bir sözcük. Fransa bisiklet turu için kullanılabilecek en güzel kelimelerden biri. 1903 yılından günümüze kadar devam eden bir hikaye. Bu ayki sayımızda “Fransa Turu Tarihi” kitabını sizlere tanıtacağız. 

Bir soru sorarak başlayacak olursak: Geleceğe borcumuz nedir? Saçma mı geldi? “Hadi oradan! Her şey bitti, bir de geleceğe mi borçlandık?” dediniz. Elbette içinde bulunduğumuz anı yaşıyoruz ve dahası geçmişimizi yaşadık. Geleceğe ise borçlandık. Yaşadığımız anın gereklerini ve ihtiyaçlarını karşılarken gelecekten aldık. Mesela bisikletle veya yürüyerek gidebileceğimiz her yere araba ile gittiğimizde atmosfere salacağımız karbondioksit yüzünden gelecekteki her canlının oksijeninden borçlandık ve hatta biraz daha rijit ifade edersek çaldık diyelim! Ve bu borcu bir biçimde tahsil edecek doğa. Yaşayıp görelim. 

Bir de toplumlar olarak geleceğe dair borçlanmalarımız var. Fransızlar bisiklet turunu yaparken, elbette  geleceğe dair borçlarını ödediklerini bilmiyorlardı. “Tur artık başlangıçta olduğu gibi bir modernite sembolü değil, bir gelenek sembolüdür, gitgide kentleşen bir ülkenin topraklarının ve kırsal manzaralarının önünde yapılan bir defiledir.” (Fransa Turu Tarihi. Sf: 74)  Kilit tümce tam da burası: Gelenek sembolü. Turu başlatan gazetenin hiç böyle bir derdi yoktu, daha ziyade kişisel bir hırs ve kâr elde etme dürtüsünün kesişimi fikri ürün olarak ortaya çıkıp pratiğe dökülmüştü. Kitabı okuduğunuzda bu dürtünün nasıl bir geleneğe dönüştüğünü özetle anlamış olacaksınız ve o günden bugüne 118 yıldır yani her yeni yılla birlikte, turu devam ettirenler geleceğe olan borçlarını ödemeye devam ediyorlar ve bu sayede gelenek sürüyor. Gelenek sürerken en önemli motivasyon kaynağı elbette ki elde edilen kazanç. 

Kişi olarak turda yarışan sporcuların, organizatörlerin, şehirlerin ve nihayetinde ülke olarak Fransa’nın elde ettiği kazanç. Bu kazancın kantitatif kısmını yazarımız kitabında genel hatları ile incelemiş ve temel bir perspektife ulaşmış. Yazarımız kitabın amacını “Tur tarihinin bilgilerini, bugün işlenmemiş olan nicel verilerden yararlanarak derinleştirmek ve tamamlamaktır” (age.sf.12) olarak tarif etmektedir. Peki kitap bu amaca ulaşabilmiş midir? Sorumuzun cevabını yazının sonunda birlikte verelim. 

“Fransa Turu’nun tarihinden bir ana fikir çıkar. Tur her şeyden önce ticari amaçlı bir spor gösterisidir” (age.sf: 13)  Elbette ki içine para giren her iş kâr etmek isteyecektir. Bu andan itibaren Fransa Bisiklet Turu ile kurduğunuz duygusal bağ biraz sarsılır ama kanımca bu sarsılma bağın doğru zemine oturmasını sağlar. Kapitalizmin kâr hedefi insanlık tarihine bir sürü güzel spor organizasyonunu hediye etmiştir. Bu organizasyonlardan kimileri çok kaliteli bir Belçika çikolatasından daha fazla serotonin salgılamanızı sağlar. Kâr hedefinin ve kazanma baskısının sporculara, çalışanlara ve elbette ki izliyecilere neler yaptığı veya yaptırdığı tartışmasına girmiyoruz. Tartışmayı bu biçimiyle başka bir yazının konusu olarak kenara koyup Fransa Bisiklet Turu fikrini bulan ve günümüze taşıyan organizasyon aklına bisiklet severler olarak teşekkür etmeliyiz. “Fransa Turu başlangıçta L’Auto gazetesinin, baskı sayısını artırmak için başlattığı spor olaylarından biridir.” (age.sf: 15) 

Kitabımızı okurken okuduğunuz olayın politik ndenlerini de araştırma gereğini hissedeceğinize eminiz. Belki de kitap okumayı, o anki okumadan daha fazlası haline getiren tam da budur. Her zaman kitapta yazandan daha fazlasını öğrenirsin. Bu iki nedenle böyledir. Her kitapta mutlaka atıf vardır ve o bilmediğin atıfları araştırarak kitabın yazdıklarının ötesinde şeyler öğrenirsin. Öğrendiğin her yeni şeyle nöronların yeni bağlantılar kurar ve bağlantılar lineer değil logaritmik sonuçlar doğurur. Neticede okuduklarından çok daha farklı bir korelasyonla öğrenmiş olarak sürecin bittiğini görürsün. 

Kitap dört temel bölümden oluşuyor. 

I)Bir kitle kültürünün ortaya çıkışı

II) Fransa Turu’nun cirosu

III) Fransa Turu’nun organizasyonu

IV) Fransa Turu’nun Gösterisi

Yazarımız bütün bölümlerin ticari bağlarını kestirmeden ortaya koymuş. Yani Fransa Bisiklet Turu’nun temel motivasyonun her zaman ve koşulda kâr elde etmek olduğunu hiç sakınmadan gözümüze sokmuş diyebiliriz. Bunu kesif bir netlikle aktarmış.

Birinci bölümde sporun bir özel zevk olarak ortaya çıkışını ve kapitalizm ilişkisini aktarmış. Bunu yaparak hemen tüm spor dallarının neden 19. yüzyıl sonlarında bir kitle kültürü olarak karşımıza çıktığının cevabını vermiş. Spor dallarının içinde özel olarak bisikletin bir kitle kültürü olarak satış aracına dönüştürülmesi aktarılmış. Aslında durumun kendisi başlangıçtaki noktadan başka bir yere evirilmiş. Gazete satışını artırmak için kullanılan yarış şeklindeki bisiklet turu fikri zamanla kendi başına kocaman ticari bir faaliyete dönüşmüş.

Kitabın ikinci bölümünde Fransa Bisiklet Turu tarihince elde edilen kazancın bir bilançosu tutulmuş. İşin ilginç tarafı aslında bu bilançonun hiçbir zaman tam bilinemiyor olması. Burada ticari olarak adeta bilinçli olarak bir karartma var. Yazarımız bu durumda grafikleri etkin bir şekilde kullanarak durumu anlaşılır kılmaya çalışmış ve kendisinin de belirttiği gibi bazı tahminler yürütmüş. Bu tahminler her ne kadar turun resmi rakamlarına dayanılarak yürütülse de kitabın en muğlak bölümünü oluşturmuş diyebiliriz. Gene de belli alanlarda, örneğin sporcuların kazançları açısından kesin rakamlar olması yüzyıllık tarih boyunca elde edilen gelirleri anlamamıza önemli katkılar sunmuş. Özellikle bu alanda futbol ile yapılan karşılaştırmalar turun ticari niteliğini ve büyüklüğünü anlamamızı kolaylaştırıcı olmuş. 

Burada bir parantez açıp kısmi bir değerlendirme yapmakta yarar var. Yazar Fransa Turu’ndaki lirik hikayelere güzellemeler yaparak ilerlemiyor. Lirik anlatılar da bir yol ve Fransa Turu bu açıdan da yazılabilir. Yazarımız ise bilinçli olarak işin ticari yönüne odaklandığı -dahası aslında olayın kendisinin odak noktası burası olduğu- için kahramanlık öykülerini başka kaynaklarda taramanız gerekecek. Bazı anti kahraman hikâyelerinin konu edinildiği lirik kitapları önümüzdeki sayılarda tanıtacağımızı belirtip değerlendirmemize devam edelim.

Üçüncü bölümde organizasyon tarihsel devamlılığı içinde incelenmiş ve süreç içinde kurallarda meydana gelen değişimler nedenleriyle aktarılmış. Tahmin edeceğiniz üzere burada da başkahramanımız kâr. Tur ilk başladığında bir gazete organizasyonu olduğu için tiraj artırmaya yönelik. Bu nedenle uzun hikâyelere ihtiyaç var ve turun ilk yıllarında günlük mesafeler uzun tutulmuş. Neredeyse bisiklet üzerinde ölecek duruma gelen bisikletçiler var. Yarışa Pireneler’in dâhil edildiği ilk yıllarda Tourmalet’i aşan Octave Lapize adlı bisikletçi “Siz katilsiniz! Evet, katilsiniz!” (age sf:80) diye haykırır. 

Organizasyonda kentler veya bölgeler yarışmaya dahil edilirken amaç hep daha fazla insanın yarışa ilgi göstermesini sağlamaktır ve 1933 senesinde yarışı düzenleyen gazetenin tirajı yarışın son gününde 800.000’i geçer. Tur o kadar uzundur ki; 3 haftaya yayılmış, binlerce kilometreye ulaşmıştır ve isminin hakkını verir Fransa Bisiklet Turu. 1960 senesinde tüm Fransa Nüfusunun %40’ı turu yol kenarından izlemiştir.

Radyo yayınlarının başlaması ile organizasyon buna uygun değişimler yaşamıştır. Televizyon ile tur mücadelesi “okunacak bir mücadele olmaktan çıkmış, izlenecek bir mücadele haline gelmiştir.” (age. Sf:104)  Bu değişimlerinin tümünün temel motivasyonu kâr elde edebilmektir. Tabi ki bunların kimisi başarılı olamamış çalışmalar olarak kalmış. Örneğin organizasyon değişimlerinde ulusal takımlara geçişle birlikte ortaya çıkan kimi sorunlar marka takımlara dönüşle aşılmış.

Organizasyonun değiştirilmesindeki temel motivasyon kazanılan parayı büyütmek. Yazarımız tüm sürece bu pencereden baktığı için, özellikle bu dönemde yani TV yayınları ile birlikte artan reklam gelirleri, sponsorluk ve yayın gelirleri üzerinden açıklık getirmiş. Dikkat çekici yönlerden birisi tur saatlerinin değişme nedenlerinin gazete, radyo veya TV yayınına göre şekillenmesi. Keza burada sporcu sağlığı adına neredeyse hiçbir şeyle karşılaşmıyorsunuz. Tabir-i caizse sporculara bir pedal kölesi muamelesi yapılıyor.

Dördüncü bölümde ise bir gösteri olarak Fransa Turu incelenmiş. Burada gösterinin temel öğeleri elbette ki sporcular. Sporculara en çok yoğunlaşılan bölüm tam da burası. Bisiklet yarışçılarının ezici çoğunluğunun işçi ve köylü çocuğu olduğunu istatiksel olarak görmek elbette ki şaşırtıcı değil. Yarışlar sırasında takım olmak ve birey olmak arasında gidip gelen genç bireylerin ruh hallerine küçük atıfların yapıldığı bir bölümün de yer aldığı bu sayfalarda daha çok doping olayına odaklanılmış. (Netflix de yayınlanan Movistar Team belgeselini, sporcuların iç dünyasına daha çok ışık tuttuğu için buradan önermek isteriz). Doping ve sporcu performansı ilişkisinin grafikle anlatıldığı bölümler epeyce ilgi çekici ve bilimsel yöntemle analiz yapıldığında her şeyin nasıl anlaşılabilir olduğunu somut olarak görmek mümkün. 

Doping meselesinin bisiklet yarışları açısından büyük sorun yarattığı 1990-2000 arası dönem ve tur organizasyon yönetiminin tutumuna bakıldığında gene temel motivasyonun izlenirlik ve kâr ilişkisi olduğunu görüyorsunuz. Yani spor ahlakı, sporcu etiği gibi mistik tanımların para denilen mitolojik kahramanca bir güzel dövüldüğünü görebilirsiniz.

Yazımızın başında kitabın amacından bahsetmiş ve sonunda amaca ulaşıp ulaşmadığına birlikte karar verelim demiştik. “Tur tarihinin bilgilerini, bugün işlenmemiş olan nicel verilerden yararlanarak derinleştirmek ve tamamlamaktır” (age.sf.12) Fransa turu ile ilgili şimdiye kadar kahramanlık hikâyeleri, trajediler, anti kahramanlar dâhil birçok yazı okuduk. Bu nedenle evet yazarımız vadettiğini yapmış  “derinleştirme” ve “tamamlama” kavramlarının içini doldurup, karşılığını vermiş. Özelikle sınıfsal derinleştirmeler çok net ve açıklayıcı, istatistikler ve grafikler ile yapılan analizler de epeyce tamamlayıcı olmuş.

Yazımızın başında geleceğe olan borcumuzdan bahsetmiştik. Bu borç aslında geleneklerdir ve gelenekler süreklilik ister. Süreklilik beraberinde uzmanlaşma getirir. Her ne kadar incelediğimiz kitapta temel motivasyon kâr amacı olsa da Fransa tarihi ve kültürü açısından bir gelenek yaratılmış durumda. Ülkemizde de gelenekselleşmesini umut ettiğimiz spor faaliyetleri konusunda fikir vermesi açısından Fransa Turu, incelenmesi ve öğrenilmesi gereken bir örnek. Fransa Bisiklet Turu bugün sadece TUR adıyla anılıyor. Bir değer, devamlılık ve tanıtım aracı. İngiltere kendi futbol liginde tüm dünyadan oyuncuları oynatmayı bir izlenme ve satış taktiği olarak kullanıyor. Fransa Bisiklet Turu da bunun bir benzerini turda yarışan sporcular üzerinden yapıyor. Darısı “Cumhurbaşkanlığı  Bisiklet Turu”nun başına diyelim. 

KİTABIN KÜNYESİ

ADI: FRANSA TURU TARİHİ

YAZAR: JEAN FRANÇOİS MİGNOT

YAYINEVİ: NOTABENE

SAYFA SAYISI:117