Az karbonhidrat ile yüksek hızla uzun bir tur sırasında başınıza gelecek durumdur. Güçlü veya
dayanıklı bisikletçi olmanız sadece bunu öteleyecektir ama tur belli zaman aralıklarında besin takviyesi olmadan devam ettiği takdirde mutlaka başınıza gelecektir.
Spor ve beslenme konularında eğitim almadım ancak kendi tecrübelerimden yararlanarak bu
yazıyı yazdım. Yanlış olabilir ve başkası benzerini yaptığında zarar görebilir, kesinlikle tavsiye
etmiyorum, uyarımı yapayım.

Kişinin vücudu, spor sırasında o andaki harcadığı efora bağlı olarak enerji kaynakları bulmak
zorundadır.

Düşük yoğunluklu eforda vücudun yağ depoları yeterli olmaktadır, yani yağın enerjiye
dönüşümü biraz daha yavaştır ancak harcanan efor da düşük olduğu için düşük eforla
saatlerce aç mideyle sürdüğüm oldu. Sabah 08:00’de sadece bir adet 200 kalorilik protein bar ile 3500-4800 kalorilik turlara çıkıp akşam 18:00’de eve birçok kez döndüm. Bunu hem yağ yakmak hem de vücudumu enerji bulmaya eğitmek için yaptım. Bu yaptığım vücut enerji
eğitimi sayesinde sonradan gerçekleştirdiğim uç seviye binişlerde bir kez bile duvara
çarpmadım.

Orta yoğunluklu efora yaklaştıkça yakılan yağ yeterli olmaz ve vücut karbonhidrat ve protein
aramaya başlar. Karbonhidrat yoksa vücut aynı bir yamyam gibi ya da et yiyici bakteriler gibi
içten kendi kaslarını yemeye başlar.
Bornova’dan Kuşadası Davutlar’a 121 km’lik olan mesafeyi +28 km/saat ortalama hızla ya da
Üçkuyular’dan Karaburun’a olan 97km’lik mesafeyi +30 km/saat ortalama hızla
tamamladığınızda yüksek efor harcadığınızı kabul edebiliriz ve bu uzun bir süre devam
ettiğinde vücudun karbonhidrat depoları bitecektir, ardından kasların ve yağların yakılma
hızları da yetmeyecektir ve BAMMMMM! duvara çarpılacaktır.

Uzun süre bisiklete bindiğimde en önem verdiğim konu düşük ve yüksek glisemik indekse
sahip karbonhidratlardır. Normal hayatımda en önem verdiğim besin türü olan proteini bile
bir kenara atarım. Çünkü kendi tecrübemden biliyorum ki uzun (+100 km mesafe ) ve hızlı
(+30-35 km/saat ortalama hız) sürüşlerde karbonhidratın kesintisiz kana karışması ya da
bulunması lazım yoksa yukarıda bahsi geçen ve bisikletçi arkadaşlarımla aramızda “duvara
çarpmış” tabir edilen olay gerçekleşir. Bu duvara çarpma fiziksel bir çarpma değil, uzun ve
hızlı bir bisiklet sürme esnasında bir de yetersiz beslenme yapıldıysa, aniden bir an gelir ve
bisikletçi 1 metre daha sürecek veya yürüyecek hali kalmaz, adeta vücudundaki enerji sadece kalbin atması, nefes alması ve göz bebeklerinin sağa sola bakabilmesi için yeterlidir. Genelde şahit olduklarımda yere yatılır ve yaşamaya çalışılır. Böylesi durumla çok kez arkadaşımda şahit oldum ve olduktan sonra en hızlı çözüm hemen kan şekerini gazoz, kesme şeker gibi glisemik indeksi yüksek gıdalar ile hızlıca yükseltmektedir. Tabii imkan varsa aynı zamanda düşük glisemik indeksli bir besin de ayrı verilirse uzun bir süre bu duruma tekrar düşmez.

Örneğin kana 6-10 dakikada karışacak ve hemen tükenecek bir şişe gazoz ve yanında kana
yarım saat sonra karışmaya başlayacak olan ve uzun süre kanda kalacak olan kuruyemiş
vermek gibi. Bu durumu yaşamamak için ben uzun sürüşlerde her 30 km’de bir 330 ml meyve
suyu içerim, sağlık açısından çok sağlıklı olduğunu söyleyemem ama üst eforlu sürüşlerimde sporculuk anlamında benim işimi görüyor. Bu durumu yaşayan arkadaşlardan bazılarını
traktör römork ve otobüsle bile eve göndermek zorunda kalmışlığımız oldu.

Karbonhidrat konusunda eklenmesi gereken bir konu daha var. Ekmekten kurtulmak
gerekiyor. Ben sabah kahvaltıda genelde 5 gram (daha fazla olmasın çünkü çok kaloriye
sahip) serpilmiş zeytinyağı ve lor peyniri ile kuruyemiş karışımını tercih ediyorum. Öğlen
işyerinde mecburen makarna veya pilav yemek durumunda kalıyorum, emekli olunca
bunlardan da kurtulmayı planlıyorum. Makarnayı öğünlerde değil de sadece bisiklet öncesi
öğünde kullanmak istiyorum. Akşamları ise karbonhidrat alımı için çok çok büyük bir salata
veya haşlama sebze yiyorum. Düşük kalorili sebzeleri tercih ediyorum. Fasulye ve nohut gibi
kalori bombalarını yemiyorum. Salatalık, biber, kabak, kereviz, havuç, karnabahar, gibi her
renkten sebzeleri yiyorum. Böylece hem kalori ihtiyacımı karşılıyorum hem de patlayacak
kadar doyuyorum fakat az kalori alıyorum. Ayrıca alkali diyeti de yapmış oluyorum ve
yanında çok miktarda vitamin ile mineral almış oluyorum. Hayatın hiçbir kısmında ekmek
yememek lazım. Ekmek sadece ekmek değildir. Sokakta karşıdan biri yürüdüğünde, yürüyüş
şekline bakarak dağlık arazide mi yoksa düz ova arazide yaşadığını ayırabilirsiniz. İşte ekmek
de benzer bir görev görür; kişinin o andaki, çocukluk çağındaki maddi durumu veya aile
fertlerinin yetişmesi sırasındaki maddi durumları hakkında bir fikir verebilir. Nasıl, özellikle

Uzak Doğu’da pirinç; dinsel inançlara, yaratılış mitlerine, toplumsal ilişkilere, sanata,
hayallere kısacası insanla ilgili her şeye yön verip bir kültürü biçimlendiriyorsa Orta Doğu’da
ekmek sadece doymak veya yemeğin az olduğu yerlerde doymak için kullanılan bir besin
maddesi değildir. Ekmek parası, ekmek aslanın ağzında gibi atasözler; ekmek elden su
gölden, ekmek kapısı, ekmek kavgası, ekmek parası ekmeğini taştan çıkarmak ve ekmeğini
taştan çıkarmak gibi deyimler hep işin sosyolojik boyutunu gösteriyor.

Sosyolojik ve psikolojik kısmını bir yana bırakıp sağlık kısmına odaklanalım. Ekmek çoğunlukla
karbonhidrattır ve genelde tercih edilen türleri glisemik indeksi yüksek değerdedir. Yani
yediğimizde kan şekerimiz birden zıplar. İroni olacak ama bazen de bisiklet için bu tür yüksek
glisemik indeksli hatta daha yükseklerini bazen tercih ediyorum. Normal rutin hayatımda
sağlıklı yiyecekleri tercih ederken bisiklet sporu sırasında bu kurallarım değişiyor. Mesela
Üçkuyular’dan Urla’ya +33-35 km/saat ortalama hız ile gidilip 15 dakika mola verdiğimizde o
molanın tam başlangıcında en adi şeker neyse onu tercih ederim. Jel, gazoz veya meyve suyu olabilir çünkü çok çabuk kanıma karışacak bir sıvı gerekmektedir yoksa dönüş sırasında
yüksek hızda süren arkadaşlarıma yakıtsızlıktan dolayı halim kalmaz ve onlara yetişemem.
Rutin hayatınızda ekmek alışkanlığını kırmak için öncellikle tükettiğimiz ekmeği azaltmakla başlayabiliriz.

Günlük toplam tüketimimizi sadece sabahları (ya da başka bir öğün) 2 küçük dilim ekmeğe indirgersek ve 1-2 ay böyle devam edebilirsek bu duruma alışabiliriz. Daha sonra da ekmekten tamamıyla kurtulmak için ölçülü miktarda kuruyemiş tercih edilebilir.

Tekeriniz hiç patlamasın dileğiyle, bir sonraki ay görüşmek üzere.

Selim ZX